Archive for the ‘aman al’ Category

AK Parti Kütahya milletvekili Hüseyin Tuğcu, “Müteahhit iş almak istiyorsa eşinin başını örtsün” dedi mi, demedi mi? Söyleşi Referans’ta niçin bu şekilde yansıtıldı? Röportaj, Doğan Grubunun son oyunu mu?

Tuğcu röportajı, Doğan Grubunun son oyunu mu?

Hüseyin Tuğcu..

AK Parti Kütahya milletvekili..

Partinin ilk alevi kurucularından biri aynı zamanda..

Geçmişte aylık tirajı 5 binlere kadar çıkan ‘Genç Erenler’ dergisini yayınladı…

Alevilik ve Bektaşilik konusunda çalışmaları, görüşleri var, ilahiyatçı…

22 Temmuz seçimlerinde Kütahya’dan parlamentoya gelen Hüseyin Tuğcu, iki gün önce Referans Gazetesi’nden Nuray Başaran’a bir mülakat verdi..

Ve ortalık karıştı..

Zira, söyleşinin başlığı aynen şöyleydi;

“AK Partili Tuğcu: Devletten iş almak isteyen müteahhidin eşinin örtünmesi şansını yükseltir..”

Ve bundan sonra kıyamet koptu…

Ama kimse de Tuğcu’ya dönüp, “Gerçekten böyle birşey söyledin mi, bu ne anlama geliyor?” demedi…

İşte bu soruyu, Cafesiyaset.com yaptı..

Cafesiyaset.com’un sorularını cevaplayan Hüseyin Tuğcu, bu başlığın altındaki gerçeği açıkladı..

“Devletten iş almak isteyen müteahhidin eşinin örtünmesi şansını yükseltir..” cümlesini röportajda kesinlikle söylemediğini, röportaj metninde böyle bir ifadenin olmadığını dile getiren AK Parti Kütahya milletvekili Hüseyin Tuğcu, böyle bir söylemin ‘akla ve mantığa sığmadığını’ bildirdi..

PEKİ BU BAŞLIĞIN ALTINDAKİ GERÇEK NEYDİ?

TUĞCU CAFESİYASET.COM’UN SORULARINI ŞÖYLE CEVAPLADI

-Peki, madem böyle bir ifadeniz yok niçin bu şekilde sunuldu, söyleşi?

-O günkü Referans Gazetesi’ne bakarsanız, birinci sayfada sorun yok. Devamda böyle bir başlık kullanılmış.. Burada Nuray (Başaran) hanımın da bir suçu bulunmuyor..Olay tamamen İstanbul’da yazı işlerinin bir kusuru..

-Bir kasıt mı var diyorsunuz?

-Bilemiyorum, ama Aydın Doğan Grubu’nun son dönemde özellikle partimize yönelik tutumu belli..Aleyhte bir tavrı gözleniyor…Bunun sonucu olarak böyle bir başlık attılar diye düşünüyorum..Dünkü Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin de, Referans’ın bu haberini veriş şekilleri son derece çirkin…

-Yargı yoluna gitmeyi düşünüyor musunuz?

-Türkiye’de yargının nasıl işlediğini siz de iyi biliyorsunuz..Kaç yıl sürer dava ve ne zaman sonuçlanır, belli değil…

-Peki, partinin üst düzey yöneticilerinden bu söyleşi dolayısıyla sizi arayan, ‘Ne yaptın böyle Hüseyin bey?’ diyen oldu mu?

-Hayır kesinlikle böyle birşey olmadı, olmaz da. Partinin tüm kademeleri beni iyi tanırlar..Ben ne dediğimi bilen biriyim. Yıllardır bu işlerin içindeyim..

AKP Kütahya milletvekili ve partinin ilk alevi kurucularından olan Hüseyin Tuğcu, yukardaki başlığın kendisine ait olmadığını bildirdi. Tuğcu’ya göre bu başlığın bu şekilde atılmasının en büyük sebebi Doğan Grubu’nun partiye yönelik karşı politikası…

***

İşte NURAY BAŞARAN’ın o röportajı

AK Parti’nin Alevi kurucu üyesi ve Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu, türban konusunda azınlıklık bir sol grupla millet arasında çatışma olduğunu savunarak, “Üniversitelerin güzel sanatlar bölümünde insanları çırılçıplak soyuyorsunuz. Buna sanat diyorsunuz. Bu, bu kadar özgürce ve yapay bir şekilde olduğu halde biz hâlâ türbanla uğraşıyorsak bu anlam ifade etmiyor” diyor.

AK partinin Alevi kökenli tek üyesiydiniz. Şimdi de üç Alevi milletvekilinden birisiniz. Alevi olmak ve AK Parti’nin kuruluşundan bu yana orada olmak nasıl bir şey?

Önemli bir şey demek ki.

Aynı zamanda da Sayın Başbakan’ın danışmanısınız. Gerçi birçok danışmanına Başbakan’ın çok da danışmadığını biliyoruz. Size danışıyor mu?

Ben medyatik danışmanı değilim. Ben mümkün olduğunca raporlar sunuyorum, projeler sunuyorum başbakanımıza. Tabi bundan medyanın haberi bile olmuyor.

Ne kadar sıklıkla bu raporları veriyorsunuz?

Bu konuda net bir şey söyleyemem ama durumun önemine göre diyeyim.

Peki Sayın Başbakan’ın uygulamalarından, konuşmalarından o raporlardan faydalandığını görüyor musunuz?

Görüyorum, kesinlikle görüyorum. Hatta sadece ben değil, arkadaşlarım da bunu görüyorlar. Tayyip Bey’in kullanmış olduğu cümleler de bu geçiyor. Söylediklerimiz akla, mantığa, bilime ters olmadığı için sosyal gerçekliklere dayalı olduğu için.

Daha çok hangi konular üzerine Sayın Başbakan’a danışmanlık yapıyorsunuz?

Tabi sosyal konular. Ben üç üniversite mezunuyum. Öncelikle ilahiyat fakültesi, sonra eğitim bilimler fakültesi, sonra sosyolojide ve mastır ve doktora yaptım. Bunlar ilahiyatçı, eğitim bilimci, sosyolog kimliği önemli bir kimlik sanıyorum, sosyal bilimlerde.

Sizi partiye Tayyip Bey kendisi mi davet etti?

Evet tabiî ki başbakanımız kendisi davet etti. Biliyorsunuz yenilikçi hareket Afyon’da toplantı yapmıştı. 200 civarında kişi bulunuyordu orada. O zamanlar üniversitede öğretim üyesi olduğum için siyasi bir çalışma yapmak istemiyordum. Yenilikçi harekette bir eksik görmüştüm, o en büyük eksiklik Alevilerin olmayışıydı. Tayyip Bey’in teklifini ben Aleviler adına çok sevindirici buldum ve bizzat kendisine şunu söyledim: “Ben şu an siyaseti düşünmüyorum öğetim üyesiyim bilimsel çalışmalar yapmak istiyorum.”

Teklifin size gelmesinin nedeni Alevi olmanızdan dolayı mı?

Sadece Alevi olmam değil. Alevilikle ilgili yapmış olduğum çalışmalar, en önemli nokta bu tabiî ki.

Size göre her partide böyle Alevi kökenli insanların bulunması mı gerekli?

Olmalı, bulunması gerekiyor. İnsanız bir defa, insan olduğumuza göre partiler de sosyal kimlikli kurum ve kuruluşlar. Türkiye’de yanlış imaj var veya yanlış bir seslendirme var son zamanlarda. Zannediliyor ki Aleviler solcudur, bu çok yanlış, çok anlamsız ve birileri tarafından ortaya atılan bir fikir bir düşünce.

Müslümanlar da sağcıdır deniliyor…

Evet bu çok garip, yanlış maalesef. Ben daha önceki konuşmalarımda bunu söyledim, normalde Türkiye’deki Aleviler merkez sağdır. Bırakın merkez sağı, sağın merkezindedir Aleviler.

Neler bekliyor aleviler Ak Parti’den ya da bir siyasi partiden?

Herkesin beklediği gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını bekliyorlar.

Nedir ihtiyaçları mesela?

Yani bir defa kendilerinin var olduğu ve milletin evlatları olduğunun bilinmesini…

Bu alt kültür grupları ve etnik grupların son dönemdeki problemlerimi su yüzüne çıktı yoksa birikmiş problemleri yeni mi dillendirilmeye başladılar, hakikaten problem mi var?

Tabiî ki var, eskiden pek fazla birbirimizi tanımıyorduk veya sosyal gruplar birbirini fazla tanımıyordu ancak kendi köyün etrafındaki köyleri veya kendi bölgesinin vilayetini tanıyordu. İnsanlar birbirlerini ya askerde tanıyorlardı ya hac için gittiklerinde, ticaret amacıyla gittiklerinde, bir yerden başka yere gittiklerinde tanıyorlar dünya küçüldüğü için.

Ama Osmanlı döneminden bu yana bu kültürler birarada yaşamıyor mu?

Şimdi Osmanlı’nın en güzel mayası biliyorsunuz. İslama mümkün olduğunca bağlı kalmasıydı.

Yani laiklik mi zedeledi bunu?

Hayır, laiklikle alakâsı yok. Bana göre İslam eşittir laikliktir belki, bundan rahatsız olanlar olabilir ama bu önemli bir şey. İslam eşittir demokrasi, İslam eşittir laikliktir. Hatta benim yazmış olduğum bir kitapçık var: “Nerede buluşalım, Alevi-Sünni nasıl kaynaşır.” İslam dininin Cumhuriyetçi, demokratik, laik toplumsal ve çağdaş bir sistem olduğunu söylemiştim.

AK Parti için katılalım veya katılmayalım, İslam kökenli bir parti algısı var. Bu durum anlattıklarınız çerçevesinde Türkiye için bir şans mı?

Hayır, hepimiz Müslümanız. Biz farklı bir Müslümanız demek mümkün değil. Bu konuda hiçbir tereddütümüz yok, hiçbir sıkıntımız yok. AK Parti’ye çok çok uzak olan biri partide Müslüman’dır, ama metot farklığı var. Belki kaynaklara ulaşım farklılığı var, örnek şöyle söyleyim. Alevilikle, Sünnilik arasında en büyük en belirgin farklılıkların birisi; Alevi Bektaşi kültürünün sözel kültür olması, Sünni kültüründe yazılı kültür olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çok önemli bir ayrımdır. Sözel kültür yere zamana göre değişebilir, topluma göre değişebilir ama yazılı kültürün değişmesi pek kolay değildir. Bu anlamda ister istemez tabi aradan yüzyıllar geçse de yazılı kültüre dayalı olan insanlar hep aynı kalıpta gözükmekle beraber, sözel kültürde insanların veya toplumların zaman zaman farklılıklar arz edildiği görülür.

Yeni anayasa taslağına ilişkin önemli bir çıkışınız oldu, onu da öğrenmek istiyorum ama önce çok tartışılandan türban maddesinden başlamak istiyorum.

Bir defa aydınlar, yöneticiler bu milletin başıyla şusuyla busuyla ilgilenmemeli.

Son dönemde, devletten iş alacak müteahhitlerin eşlerinin örtünmeye başladığı, hükümetin bu tür uygulamalarında da söz edilen iddaalar var bunlara ne diyorsunuz?

Evet tabi ki bunlar olabilir, insanın olduğu her yerde her şey mümkün. Bu olabilir buna bir şey demiyorum. Elbette iş alacaksa, iş yapacaksa kendine çeki düzen verecektir insan. Bu yönetimin durumuna göre şekillenecektir.

Yani iş alan müteahhitin kendine çekidüzen mi vermesi gerekiyor. Eşi kapalı olmazsa, olmaz mı?

Hayır o anlamda değil. İnsan bir şey yapacaksa, bir şey becerecekse, bazı konularda uyuma kendini hazırlamak zorundadır. Yani düşünün bir öğrenci üniversite mezunu iş için bir yere başvurduğunda, en azından oraya kravat takması, düzgün gitmesi, konuşması onun işe alınıp alınmasını etkiliyecektir. Tabi bu anlamda insanda gittiğinde, o işi alması ve sonuçlandırması için başarılı olabilmesi için karşısındaki insana göre kendisine çeki düzen verecektir bu anlamda söylüyorum çeki düzeni.

Sizin din dersinin zorunlu olmasını isteyen bir çıkışınız oldu. Hem Alevi kökenli olmanız nedeniyle, bir de Alevilikle ilgili derslerin müfredata konmadığından şikayetçi oldunuz.

Yani tabiki din dersi niye zorunlu olmasın? Din dersi zorunlu olmak zorundadır diyorum özellikle. Çünkü din dersi bir yetenek dersi değildir. Bu çok önemli bir nokta, bir inanç dersidir, temel derslerden biridir. Yani din dersinde ne var ki zorunluluğunu engel teşkil etsin? Din dersi ne diyor? Dürüst olun, ahlaklı olun, temiz olun, düzenli olun… Yani sosyal hayatta gerekli olan güzellikleri veriyor. Dolayısıyla milli tarih dersi, Türkçe dersi nasıl zorunlu ise; bu anlamda din dersi de zorunlu olması gerekiyor. Bırakalım diğer dersleri, biz Türküz Türkçe konuşuyoruz. Buna rağmen çocuklara deseniz ki, Türkçe dersi zorunlu mu olsun seçmeli mi olsun deseniz. Çoğu seçmeli olsun der, ondan sonra seçmeli de seçiyor musunuz diye sorduğunuz da, seçmezler. Niye? Ben bunu evde öğreniyorum der annemden babamdan, sokakta öğreniyorum der. O yüzden bir şeylerin disiplin altına alınmasında fayda var. Yani din dersi gereklidir, ihtiyaçtır çünkü din dersi en azından insanları toplumsal kimliğin kazanmasında önemli bir ders diye düşünüyorum.

Aleviler içinde gerekli mi?

Tabi tabi kesinlikle gereklidir. Sünni inanç merkezi zannedip camiye gidemeyen veya değişik sebeplerle Alevi dedelerden kendisi Alevi olduğu halde Alevi dedeleriyle anlaşamayan, Alevi dedelerini dinlemeyen pek çok gencimiz şu anda bizim ateisttir. Ama uzak kalmak gençleri bir yerlere sürüklemektedir. Dini kavramlardan uzak olan insanların, hırsızlık yapması, kapkaçcılık yapması ahlaksızlık yapması çok daha müsaittir. Çünkü hesap verme olmadığı için.

Yani camiye gidenler bunları yapmazlar mı?

Hayır alakâsı yok. Yani bu insanların içinde bir korku vardır ben bunun hesabını nasıl veririm anlamında. Dini inanç ona yol göstermekte vicdanının sesini duyup duymama anlamında yoksa mesela PKK olayında şu anda PKK’lıların arasında Alevilerin sayısı çok azdır. Ama bir zamanlar çok fazlaydı hatta üst kademeden pek çok PKK’lı Alevi kökenliydi. Bu 1970’li yıllardan sonraki dönem de başladı baktılar ki Alevi gençler bu çıkar yolu değil. Tekrar Aleviliğe dönmeye çalıştılar, dedelerle kaynaşmaya başladılar. Bu defa bu PKK’nın üst kademesinde büyük bir çözülme oldu. Dolayısıyla yani işi şöyle bağlayabiliriz, dini inançlardan yoksun olan insanların sapkınlıkları ve topluma zararları biraz daha fazla olduğunu görüyoruz.

Türban konusunda devletle millet arasında bir çatışma var mı?

Hayır devletle millet arasında yok, sadece azınlık bir sol grupla millet arasında var.

Hayrünisa Hanım’ın olduğu yerde askerler olmuyor askerlerin olduğu yerde Hayrünisa Hanım olmuyor.

Olabilir, bunun sıkıntısı yok. Niye olsun? Sıkıntı olacak bir şey yok ki.

Bunu nasıl anlayacağız, nereye koyuyorsunuz?

Benim bir yere bir şey koymam gerekmiyor ama yani türbandan dolayı bir kişinin, bir kişiye yaklaşmak veya uzak durması bana çok anlamsız geliyor. Tabi bunu konuşmak bile anlamsız geliyor.

Bir okulun bir eğitim sisteminin belli bir giyim tarzı kuşamı standardı olmamalı mıdır?

Olmalıdır ama bunun türbanla ilgisi yoktur. Bikini tarzında gelen öğrenciler yok mu bunu herkes biliyor güzel sanatların bölümleri var hepimizin bildiği çırılçıplak soyuyorsunuz. Buna sanat diyorsunuz, bunu sanat altında yapıyorsunuz. Yani bu mu sadece sanat?

Nasıl soyunuyorlar güzel sanatlarda?

Sanat sadece ve sadece kadının soyunması mıdır o anlamda söylüyorum.

Kimi soyuyorlar?

Öğrenciyi soyuyorsunuz veya dışardan getirdiğiniz bir kişiyi soyuyorsunuz. Diyorsunuz ki, bunun resmini yap başka bir şey yok başka bir özellik yok sadece o.

Bu yanlış bir uygulama mıdır?

Hayır yanlışlığı doğruluğu ayrı bir mesele, yani bu bu kadar özgürce, bu kadar yapay bir şekilde olduğu halde biz hâlâ türbanla uğraşıyorsak bu anlam ifade etmiyor. Nitekim Paşa’yı hepimiz hatırlıyoruz. Paşa anayasaya 24. maddeyi koydurdu, bence Türk halkına en büyük hizmetlerden birisini yaptı. 24. madde din dersleri meselesidir çok büyük bir hizmettir. Fakat Nitekim Paşa’nın en büyük özelliği de, çocuklar dahi bilmektedir ki o büyük insan çıplak kadın ressamlığıyla tanınmaktadır.

Ayıp bir şey mi?

Hayır, ayıplığını söylemiyorum. Tanınma anlamında söylüyorum. Şimdi düşünün ki, bir orduyu temsil eden bir kişisiniz bu çok önemli bir şey.

Yani insanlar belli bir koltukta oturuyorsa belli bir titre sahipse, adına nü dediğimiz o resimleri yapmamalı mıdır?

Hayır öyle bir şey mümkün değildir, insan her şeyi yapabilir. Sevap niye vardır günah olduğu için vardır.

Günah mıdır bunu yapmak?

O tanrının bileceği bir konu veya diyanetçilerden onun fetvasını alalım. Şimdi olay şu güzel niye vardır? Çirkinden dolayı vardır. Mutlaka çirkin olmalı ki güzel de olmalı. Şimdi elbette devlet başkanımız da, bir komutan da resim yapabilmeli, istediği resmi yapabilir. Bunda hiçbir sıkıntı yok ama toplumun kabullendiği değerlerin farklı yerlerde görülmesi insanı rahatsız ediyor.

Paşanın bu resimleri yapması sizin deyiminizle üzücü bir durum mu?

Hayır şöyle düşünün. Bir imamın meyhanede olduğunu düşünün, içki içmediği halde. Meyhanede oturduğunu düşünün vatandaş buna nasıl bakacaktır. Çok farklı gözle bakacaktır ister istemez.

CHP’nin içindeki Aleviler son dönemde dışlandı

Siz 4-5 sene AK Parti’de tek Aleviydiniz. Tek Alevi olurken mi durum daha iyiydi, şimdi mi?

Yani ihtiyaçlardan kaynaklanıyor. Bütün mesele orada ihtiyaç meselesi. Hepimiz biliyoruz ki, tek parti dönemi var. Hemen arkasından çok partili döneme geçtiğimiz dönemden itibaren bir bakıyoruz. Alevilerin ve Sünnilerin büyük çoğunluğu Demokrat Parti’nin yanında olduğunu yani merkez sağın yanında olduğunu görüyoruz. Burada sadece Sünniler değil, Aleviler de Demokrat Parti’yi çok yoğun bir şekilde desteklediler. Ancak 1974 Kıbrıs Harekâtı ile durum değişti. Başbakan Sayın Ecevit’in genç olması CHP’ye olan ilgiyi biraz arttırdı, çünkü İnönü biraz yaşlanmıştı. Kıbrıs Harekâtı ister istemez Aleviyi de Sünniyi de CHP’ye çekti o günlerde. Sayın Baykal’ın çoğu kişi Türkmen olduğunu Alevi olduğunu zanneder fakat değildir. Çerkez’dir. Ve Aleviler artık CHP’de değildir. Bunun nedeni sadece Baykal’ın Çerkez olması meselesi değil, CHP’nin üst kademesinin büyük çoğunluğu Çerkez’dir şu anda, bu çok önemli bir olay yani. Çerkez olup olmaması bir partiye ne verir ne götürür o ayrı konu tartışılabilir ama son dönem içerisinde CHP’nin içindeki Aleviler dışlanmıştır. Sadece birkaç kişi gösteriş şeklinde vitrinde bulundurulmuştur.

Hüseyin Tuğcu kimdir?

1959’da Kütahya’da doğdu. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması bölümünü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde mastır ve doktora yaptı. Hacettepe Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve öğretim elemanı olarak çalıştı. AK Parti Kurucu Üyesi, MKYK Üyesi, Genel Başkan Danışmanı. Halen, Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Tuğcu’nun Alevi-Bektaşi kültürü konusunda çok sayıda eseri bulunuyor.

/Cafesiyasete el koymak gerekiyor sanırım. Deccal var vesaire. Ok adar kadın değilim. Avcıyım . Karate. Okul . akıl . İlim . İrfan. Çok Hödüksün İbneyim diceksin. Siktirmek icin ayılacaksın. Doğrulayacağım. Aydın Doğanın Göt Göründü. İlim var bunda Bulaşma der. Akıllan. Akıllandır . Azaltırız Sizler . Çok kalabalıksıznız. Sızlarmı Siz kımsınız . Sızda Ayık var mı . Sizde Makale oldunuz . Oyun bozarım . İddialıyım . Azaltırım Sülaleni. Araşyık Ananı kollayacağım . Ail Ail Ail Ail Ail Ail. İş üryan. Anaz. Azalt. Dert . İş üryan. Okul . Okuyot. İzim olmaz . Aşığız sana. Zoka. Şike var. Bak kalın kollara sen . Ne sErt Bul .Okul. İş aşikar . Serinler . İş üryan . Aişe vefat . Ayıksın sen . Azaltırız . Polis var . Belamsıın derin . Okul . Akıl . İş yık . İş ok . Aş İş . İş üryan . Zoka. Ecnebiyiz . Azaltırız . Azarız . Oku . Akıl . Ail . Ail . Ail . İş ürayn . İri hanımım oyna . Akıllan birqazcık. Nasıl vade var derin. Derin . Derin . Derin . Derin. Dertli ol . Oyna . Okul. Akıl . Seri katiliz . İşetiriz . Asıl katil neden . Azılıyım . Azaerız . Asıllanırız . İman ettim . Derin kolum bak sen. Dertliyiz . Azaltırım . Aş iş .İŞ üryan. Ezeriz. Ezdirmem . Eklem bacaklıyım . Azalt o manitaları. Gol . Gol Gol Gol .Gol . İş üryan. Polis o . Ordu ol. Akıllı oyna . Azaltırım. Enderinden mesafeliyiz . Ret Akıllanırız . Oyundan bozuk kol. Kallavi durulan. İman ettim . Ezerim GEçinirim. Akıllı oyna . Ol. Ali ilim . İman et . Sert dalga var eder . Erdem Eser konu . Kolla nuu . Nol . Lok . İri yarı sert dalga kıran . Akıllanırım .İman ettim . SAygılıyım . Ezerim . İddialıyım . Asfalt döktüm . Azarım . İman et . İş üryan. İri hanımım olcam. Akıllan. İman et . DAlga kıran . Dalga geçme . Asarım . Azaltırım . İman erkekte .Azarız . Ol la . İş üryan