Archive for the ‘Ülser Nedir’ Category

Peptik ülser mide ve duedonumda (ince barsakların ilk parçası) oluşan ağrılı yaralardır.

Ülser neden oluşur?
Eskiden baharatlı yiyecekler ve stresin ülser yaptığı düşünülüyordu. Bu günkü bilgilerimiz ülserin ana nedeninin bakteriyel enfeksiyon olduğu ve Helicobacter pylori adlı bakterinin ülserlerin onda dokuzundan sorumlu olduğunu göstermektedir. Aspirin, ibubrofen gibi non-steroid antiinflamatuar ilaçların uzun süreli kullanımı da ülser oluşturabilir.Nadiren mide ve pankreas kanserlerli hastalarda da ülser görülebilir.

Helicobacter pylori Nedir?
Helicobacter pylori midede mukus tabakası ile mide epiteli arasyna yerleşerek yaşamını sürdüren kıvrık veya spiral şekilli bir bakteridir. Duedonal ülserlerin % 90’ı, mide ülserlerinin % 80’ninden sorumludur. İlk kez 1982 yılında Avusturalya’lı araştırıcılar H.pylori enfeksiyonları ve ülser arasındaki ilişkiyi göstermişlerdir.Bu tarihten sonra daha önce ülserin ana nedeni olarak gösterilen stress ve baharatlı yiyeceklerin ülser oluşumu üzerine rolleri olmadığı ortaya çıkmıştır.

Helicobacter pylori enfeksiyonu ne sıklıkta görülür ?
Helicobacter görülme sıklığı ülke ve yaş gruplaryna göre büyük farklılıklar göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde genç yaşta düşük oranda görülmekte ,enfeksiyon sıklığı yaş ilerledikçe artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise çocuklar genellikle yaşamlarının ilk yıllarında enfekte olmaktadır. Toplumda 30 yaşına kadar bu oran %70-90’lara çıkmaktadır. Helicobacter pylori enfeksiyonlarında asıl belirleyici faktör çocukluk çağı sosyoekonomik koşullarıdır. Gelişmiş ülkelerde, sosyoekonomik düzelme ve sanitasyon sorunlarının çözümü, yaşam kalitesinin yükselmesi enfeksiyonun yeni kuşaklarda azalmasına yol açmıştır. Ekonomik durumu iyi olanlarda ve yüksek eğitim görenlerde H.pylori enfeksiyonu görülme sıklıpğı düşüktür.
H.pylori nasıl bulaşır?
H.pylorinin nasıl bulaştığı ve neden bazı kişilerde belirti verdiği halde bazı kişilerde belirti vermeden seyrettiği bilinmemektedir. Ancak sanitasyon sorununu çözmemiş toplumlarda yüksek oranda H.pylori enfeksiyonu görülmesi ve enfekte ailelerin cocuklarındaki enfeksiyon sıklığı fekal-oral geçişin lehine delillerdir. Ayrıca kontamine endoskoplar ile geçişin olabileceği bildirilmiştir.

Helicobacter pylori kimlerde ülser yapar?
H.pylori ile enfekte olanların tümünde ülser görülmez. H.pylorinin neden enfekte kişilerin hepsinde ülser oluşturmadığının nedeni bilinmemektedir. Ancak enfekte kişinin yapısı, bakterinin hastalandırıcılık özelliği ve bilinmeyen bazı faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir.

H.pylori nasıl peptik ülser yapar ?
H.pylori mide asidini nötralize eden enzimler salgılayarak asidik mide ortamında yaşayabilme yeteneğindedir. Bu mekanizma bakterinin koruyucu mukus tabakasına ulaşmasını sağlar.Mukus tabakasına gelen bakteri spiral şekilli olmasından dolayı kıvrılarak mukus tabakası boyunca ilerler. Bakteri koruyucu mukus tabakasını zayıflatarak mide asidinin duyarlı alt tabakalara geçmesine olanak sağlar. Mide asidi ve bakterinin kendisi birlikte bu tabakada doku hasarı meydana getirir ve ülser oluşumuna neden olur.

Ülserin Belirtileri Nelerdir?
En sık görülen belirti ağrıdır. Ağrı yemeklerden 2-3 saat sonra, gece yarısı (mide boş iken) gelen küt, kemirici tarzdadır. Yemek yendikten sonra rahatlar. Ağrı birkaç gün-hafta sürebilir. Kilo kaybı, iştahsızlık, bulantı, kusma, geğirme, şişkinlik ülserli hastalarda görülen diğer belirtilerdir. Aniden gelen keskin, kalıcı mide ağrısı, kanlı veya siyah gayta, kanlı veya kahve telvesi gibi kusma görülmesi perforasyon, kanama, obstruksiyon gibi ciddi problemlerin habercisi olabilir.

Helicobacter pylori’ye bağlı ülser teşhisi nasıl koyulur?
H.pylori infeksiyonunun teşhisinde klinik muayene bulguları yanında bir çok laboratuvar tetkiki kullanılmaktadır. Kanda H.pylori spesifik antikorlarını tesbit eden serolojik testler , solunum testi, biyopsi örneklerinde üreaz testi, histolojik tiplendirme ve kültür çalışmaları tanı koymada kullanılan testlerdir.

Helicobacter pylori’nin ön tanısında Düzen Laboratuvarının uygulamaları nelerdir?
H.pylori’nin tanısında kullanılan serolojik testler kişinin H.pylori ile enfekte olup olmadığını bize göstermektedir. Bu testlerin özgüllük ve duyarlılığı % 80-95 arasında değişmektedir. Düzen Laboratuvarında H.pylori antikorları tarama testi olarak Latex agglutinasyonu ve semikantitatif olarak Enzimimmünoassay (EIA) yöntemleri ile çalışılmaktadır. EIA yönteminde özgüllük ve duyarlılık Latex agglutinasyonundan daha yüksektir.

H.pylori’nin ülser oluşturmasynda önemli faktörlerden birisi kısa bir süre önce belirlenen Caq A (Sitotoksin associated gen) proteinidir. Bu proteine özgü Cag A IgG antikorlarının deneme çalışmalarına bağlanmıştır. Kysa bir süre sonra rutin çalışmaya alınması planlanmaktadır.

Ülser ön tanısı konan hastalara endoskopik tetkik ve endoskopi sırasında alınan biyopsi örneklerinde üreaz testide H.pylori tanısında laboratuvarımızda kullanılan tetkikler arasındadır.

H.pylori’ye bağlı ülserler nasıl tedavi edilir?
H.pylori’ye bağlı ülser tedavisinde günümüzde “üçlü tedavi” olarak adlandırılan bir tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavide bakteriyi ortadan kaldırmak amacı ile 2 antibiyotik, mide asidini azaltan ve mide duvarını koruyucu ilaçlar birlikte kullanılır. İki haftalık üçlü tedavi bakteriyi ortadan kaldırır, ülser belirtilerini azaltır ve % 90’nyn üstünde hastada ülserin tekrarlanmasını önler. Tedaviden sonra 6-12 ay sonra endoskopi ve diğer tanı yöntemleri ile tedavinin etkinliği kontrol edilir.

H.pylori enfeksiyonunun uzun sürede etkileri nelerdir?
H.pylorinin uzun süreli enfeksiyonu ile gastrik kanser arasında ilişkinin olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Gastrik kanser dünyada ikinci sıklıkta görülen kanser türüdür ve özellikle Kolombiya,Çin gibi çocukların %50’sinden fazlasında enfeksiyonun görüldüğü toplumlarda sıktır. Amerika Birleşik Devletlerinde 1930’lardan bu yana H.pylori ile enfekte olan kişilerin sayısında azalma olduğundan, gastrik kanser sıklığı da azalmaktadır. H.pylori ile enfekte kişilerde bir lenfoma türü olan MALT (Mukozal -associated lenfoma) görülme sıklığı da normal populasyona göre 2-6 kat fazladır.

H.pylori infeksiyonundan nasıl korunulur?
H.pylori infeksiyonunun kaynağı tam olarak bilinmediğinden dolayı korunma ile ilgili kesin bilgiler mevcut değildir. Genellikle ellerin yıkanması, yiyeceklerin uygun (hijyenik) şartlarda hazırlanması ve içme sularının temiz olması alınabilecek koruyucu önlemlerin başlıcaları olarak kabul edilmektedir. 1-Ülseratif Kolit nedir?

Ülseratif Kolit,bir kalın barsak (kolon) hastalığıdır.Kalın barsak,ince barsaktan sonraki barsak bölümüdür.İnce barsak,alınan besinlerin sindirildiği ve emildiği barsak kısmıdır.İnce barsakta emilmeyen posalı gıda,kalın barsakta depolanır.İçindeki suyun büyük bir kısmı burada emilir.Böylece katılaşan feçes,kalın barsağın hareketleri ile barsağın son bölümü olan rektuma gelir ve anüsten (makat) dışarı atılır.

Ülseratif Kolit,kolonun iç yüzünü döşeyen tabakanın (mukoza) hastalığıdır.Mukoza iltihap ve kanayan yaralar (ülser) yapar.,

Hastaların hemen hepsinde barsağın son bölümü (rektum) hastadır.Bazı hastalarda kalın barsağın daha büyük kısmı hastadır.Bazı hastalarda bütün kolon hastadır.Yani hastalığın yaygınlığı hastadan hastaya değişir.

Hastaların bir kısmında başlangıç döneminde kabızlık olabilirse de genellikle ishal vardır.Feçes kanlıdır.Kanla birlikte mukus denen parlak,kaygan barsak salgısı ve cerahat de feçes içinde görülür.

Ülseratif kolit;kronik,süregen bir hastalıktır.Yıllarca devam eder.Tedavi ile hastanın şikayetleri ve barsaktaki hastalık hali düzelir.Ancak zaman zaman tekrarlamalar gösterir.Hastanın ilaçlarını doktor kontrolünde sürekl, kullanması gerekir.

2-Ülseratif kolitin nedenleri nedir?

Ülseratif kolitin nedeni bilinmemektedir.Gıda içerisinde alınan çeşitli maddeler,bacteri,bacteri toksinleri,viruslar hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayabilir.Ancak sorumlu hiç bir gıda maddesi veya mikrop bulunmuş değildir.Etken ne olursa olsun,bu zararlı faktöre karşı barsak mukozasında cevap olarak iltihap hücreleri artar,iltihap ve ülserler gelişir.

Bugün için tedavide kullanılan ilaçlar;hastalığın nedeni bilinmediği için,sebebe yönelik değil,iltihabın gerilemesini sağlayan anti-enflamatuar ilaçlardır.

3-Ülseratif kolit bulaşıcı bir hastalık mıdır?

Hayır.Ülseratif kolit bir enfeksiyon hastalığı değildir.Hasta,hastalığını çevresindeki insanlara bulaştırmaz.

Kirli su yada çiğ sebze ve meyve ile oluşan bazı barsak infeksiyonlarında ülseratif kolitli hastalardaki şikayetlere benzer belirtiler olur.Bu infeksiyöz barsak hastalıkları dışkı incelemeleri ile ülseratif kolitten ayırdedilir.

4-Stres yada başka faktörler ülseratif kolit oluşmasına veya hastalığın alevlenmesine yol açar mı?

Hayır.Bazı hastalarda stresli dönemlerde hastalığın alevlendiği görülürse de,genellikle stres ile aktivasyon arasında belirgin bir ilişki yoktur.

Barsak enfeksiyonları ( örneğin;amip enfeksiyonu),soğuk,gribal enfeksiyon,antibiyotikler ve muhtemelen ağrı kesici ilaçlar hastalığın alevlenmesini tetikleyebilir.

5-Ülseratif kolit gebe kalmaya engel midir?Gebeliği etkiler mi? Gebelikte ilaç kullanılabilir mi?

Hastalığın aktif olduğu dönemde gebe kalınmaması önerilir.

Gebelik sırasında yarı yarıya hastalık alevlenebilir,yada iyileşebilir.Bazı hastalarda doğumu takiben birkaç hafta içinde alevlenme olabilir.

Bağışıklık sistemini etkileyen Azothiopirin [Imuran] tedavisi almakta olan hastalar gebe kalmaktan kaçınmalıdır.Bunun için doğum kontrol hapları alınabilir.Bu ilaçların hastalık üzerine kötü etkisi yoktur.Sulfasalazine [Salazoprin],mesalazine [Salofalk] gibi ilaçlar gebelik sırasında ,emniyetle kullanılabilir.

Gebelik sırasında hastalığın alevlenmesi halinde lavman yolu ile veya ağızdan kortizon kullanmak gerekebilir.Kortizonun anne karnındaki bebeğe zararlı etkisi gösterilmemiştir.Bununla birlikte yüksek dozda kortizon hapları almakta olan hastaların bebeğini emzirmemesi önerilir.

Ülseratif kolit gebe kalmanızı yada sağlıklı bebek sahibi olmanızı engellemez.Hamilelik ve doğum sırasındaki rizkiniz,normal kişilerden farklı değildir.

6-Ülseratif kolit hastanın çocuğuna geçer mi?

Ülseratif kolit anne-babdan çocuklarına geçen bir hastalık değildir.Bununla birlikte,aynı aile içinde birden fazla hasta birey bulunabilir.Hastanın çocuğunda ülseratif kolit olması düşük olasılıktır.

7-Ülseratif kolit hastanın aile yaşamını etkiler mi?

Ülseratif kolit,erken çocukluk çağından 80 yaşına kadar herhangi bir yaşta başlayabilirse de,genellikle ilk kez 20-40 yaşları arasında ortaya çıkar.Bu yaşlar kişinin meslek edinme ,evlenme ,ev kurma,çocuklarını yetiştirme çabalarını yoğun olarak yaşadığı yaşlardır.Bu dönemde kişinin sağlığının iyi olması çok önemlidir.Kronik tekrarlayıcı özelliği olan bazı hastalarda olduğu gibi ,ba hastalıklarda olduğu gibi ,bu hastalıkta da hastanın eşi ,ailesinin sevgi ve anlayışı hastalığın yarattığı zorlukları göğüslemesinde yardımcı olacaktır.

8-Ülseratif kolit nasıl teşhis edilir?

Hastanın hikayesinde kalın barsaktan olan kanama,birlikte olan ishal (kabız da olabilir) ve karın ağrısı ülseratif kolit olabileceği şüphesini doğurur.Yapılan dışkı ve kan tetkikleri ile barsak enfeksiyonu olmadığı anlaşıldıktan sonra teşhisi kesinleştirmek için kolonoskopi (veya önce rektoskopi) yapılması gereklidir.Kolonoskopi,kolonoskop adı verilen yumuşak,bükülebilir,ucundan ışık veren özel aletlerle,bu konuda özel eğitim görmüş doktorlar tarafından yapılır.Kolonoskopla makattan girilerek bütün kalın barsağın iç yüzeyi gözle görülerek incelenir.Hastalığa özel bulgular saptanır.Hastalığın şiddet derecesi ve barsaktaki yaygınlığı belirlenir.Kolonoskopi sırasında barsak mukazasından alınan minik bir parçanın (biyopsi) mikroskop altında incelenmesi ile teşhis kesinleştirilir.

Yine hastalığa ait bulguların saptanması amaciyla barsak filmi çekilir.Gerek barsak fşlmi gerekse kolonoskopi hastanın takibi sırasında doktorun gerekli gördüğü zamanlarda tekrarlanır.

9-Ülseratif kolit kanser midir? Ülseratif kolitli hastada barsak kanseri olur mu?

Ülseratif kolit kanser değildir.Kanser ; vücudun herhangi biryerinde kontrol edilmeyen aşırı büyümedir.Ülseratif kolitli hastaların az bir kısmında ,ileriki yıllarda ,normal insanlara göre artmış kanser riski vardır.Özellikle tüm kolonun hasta olduğu ve hastalığın 10 yıldan daha fazla süredir mevcut olduğu hastalarda risk söz konusudur .Bu nedenle hastaların doktor kontrolü altında bulunmaları gerekir.

10-Barsağın yalnızca bir bölümünü tutan hastalık barsağın tümüne yayılabilir mi?

Hastalığın alevlendiği dönemlerde ,hasta olan barsak kısmı genellikle hep aynıdır.Bazen hastalığın yaygınlığında azalma olur.Bazen de,şiddetli ataklarla birlikte yaygınlığı artabilir.

11-Ülseratif kolit tedavi edilebilir mi?

Evet,tedavi edilebilir.Tedavide ağız yolu ile verilen haplar veya makatdan barsak içine uygulanan lavman ve fitil şeklinde ilaçlar kullanılır.Ancak hastalığı tamamiyle yok eden bir tedavi şekli yoktur .Özellikle tedavinin kısa sürede kesilmesiyle hastalık yeniden alevlenir .Bu nedenle tedavinin uzun süre (hayat boyu) olması gerekir.Bu şekılde hastalığın yeniden aktivasyonu önlenmiş olur.Yine de tedavi altında dahi,hastaların az bir kısmında hastalığın alevlenmesi olasıdır.Hastalığın tamamen ortadan kalkması,ancak hasta barsağın ameliyatla çıkarılması ile mümkünolur.

12-Ülseratif kolit tamamen iyileşebilir mi?

Hastalığın belirti ve bulguları yıllarca ,hatta tedavi verilmeksizin hayat boyu ortadan kaybolabilir.Hastaların büyük bir kısmında ise,ne yazık ki dönem dönem alevlenmeler göstererek seyreder.

13-Ülseratif kolitin tedavisinde diyetin yeri var mıdır?

Ülseratif kolit tedavisinde özel diyetlerin çok az rolü vardır .Hastalığa neden olan ya da şiddetlendiren belirlenmiş herhangi bir diyet yoktur.

Tedaviye iyi cevap vermeyen bazı hastalarda ,su ve sütlü gıdanın diyetten çıkarılması ile önemli ölçüde iyileşme olmaktadır.

14-Ülseratif kolite ameliyat tedavisi gerekir mi?Hangi hallerde gerekir?

Kalın barsağın tümünü ya da büyük kısmını ameliyatla çıkartmak gerekebilir.Ameliyatı gerektiren durumlar şunlardır:

a)Yoğun ilaç tedavisine rağmen iyileşmeyen ,barsak felci veya delinme riski taşıyan çok şiddetli aktivasyon olması.

b)Yıllarca sık tekrarlayan ataklar nedeniyle hastanın iyileşmemesi.

c)Özellikle kalın barsağın büyük kısmı ,ya da tümü hasta olanların tedaviye hızlı düzelmemeli.

d)Vücudun diğer organlarda da (göz,deri,eklem )iltihabi hastalığın sık sık tekrarlaması.

e)Kalın barsakta kanser gelişme riskinin belirmesi.

15-Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri nelerdir?

Koritikosteroidler:(deltakortril,Ultralan,vb)Akut ülseratif kolit ataklarının tedavisinde kullanılan bu ilaçlar yüzde yuvarlaklaşma ,iştah artışı,ruhsal durumda değişikliklere yol açabilir.Yüksek dozda kortizon kullanımı kemiklerden kalsiyum kaybı,cilt ve kaslarda erime,hipertansiyon,geçici şeker hastalığı gibi olumsuz etkiler oluşturacağından doktorunuz uzun süreli yüksek doz kortikosteroid kullanımından kaçınacaktır.

Kortikosteroid lavman ve köpükler:Bu preperatlar genellikle önemli yan etkiye yol açmamaktadır.

Sulphasalazine:(salazopyrin)Genellikle önemli bir yan etki olmaz.Bazı hastalarda döküntü,baş ağrıları,bulantı,mide ağrıları ve aknsızlığa yol açabilir.Bu ilaç yaklaşık 40 yıldır kullanımda bulunmaktadır ve aylar,yıllar süren kullanımları güvenli bulmuştur.Erkeklerde bazen sperm sayısını azalttığı için çocuk sahibi olmayı engeller.Ancak bu geçici bir durumdur.İlacın kesilmesini takip eden 3 ay içinde normala döner.Sulphasalazine kullanımı sırasında idrar hafif turuncu renk alabilir,herhangi bir önem tanışmamaktadır.

Mesalazine ve diğer 5-ASA ilaçları:(Salofalk, Dipentun, vb)Bu ilaçlar etki açısından sulphonamide kısmının olmayışı nedeniyle yan etkileri daha az karşılaşılmasını sağlamaktadır.İshal ,baş ağrısı ve deri döküntüleri görülebilir.

Azothioprine:(Imuran)Bağışıklık sistemini etkileyen bu ilaç idame tedavisi sırasında bulantı,grip benzeri yakınmalar veya karın ağrısına yol açabilir.Kan hürelerinde de düşüklük yapabileceğinden ilacın kullanımı sırasında kan sayımlarının düzenli olarak takip dilmesi önerilmektedir.

*İnflamatuar Barsak Hastalıkları Derneği Yayınıdır No:1 ” adlı broşürden alınmıştır.